“Kamulaştırmanın 7 maddesi nedir?”: Hukukun satır aralarında saklı bir mücadele
Kamulaştırma meselesi üzerine ne zaman sohbet açsam, aynı noktada buluşuyoruz: Kimi için sadece teknik bir prosedür, kimi için ise hayatının rotasını değiştiren bir kırılma noktası. Ben bu yazıda, her iki yaklaşımı da yan yana koymak istiyorum. Erkeklerin rakamlarla, belgelerle, kanun maddeleriyle baktığı o soğuk tabloyla; kadınların evlerini, anılarını, köklerini merkeze alan sıcak hikâyeleri aynı masaya yatıracağız. Ve sonunda şu soruyu birlikte soracağız: Bu yedi madde sadece birer kanun satırı mı, yoksa bir toplum sözleşmesinin temel taşları mı?
Kamulaştırma neden “7 madde” ile anlatılır?
Kamulaştırma Kanunu’nun temel mantığı, özel mülkiyet hakkını korurken kamu yararını hayata geçirmektir. Bu dengeyi sağlamak için süreç yedi temel basamakta düzenlenmiştir. Bu basamakların her biri bir kontrol noktasıdır: Devlet için görev, vatandaş için hak. Fakat bu adımlar aynı zamanda tartışmanın da kaynağıdır çünkü herkes onlara farklı gözle bakar.
Erkeklerin bakış açısı: “7 madde bir yol haritasıdır”
Analitik düşünen erkekler için kamulaştırma, tıpkı bir proje planı gibidir. Her adım belirli süre, belge ve prosedüre bağlıdır. Netlik önemlidir; duygular değil, mevzuat konuşur. Bu yaklaşımda önemli olan, hak kaybı yaşanmadan işlemlerin doğru sırayla ilerlemesidir.
Kadınların bakış açısı: “7 madde hayatın yeniden yazılmasıdır”
Daha duygusal ve toplumsal odaklı yaklaşımda ise bu yedi madde yalnızca teknik bir yolculuk değildir. Her biri insanların hayatında yeni bir dönüm noktası yaratır. Evinden ayrılan bir aile için “bedel tespiti” bir belge değil, gözyaşıdır. Ata toprağını kaybeden için “tescil kararı” bir mahkeme hükmü değil, bir hafıza kaybıdır.
Kamulaştırmanın 7 Temel Maddesi: Adım Adım Süreç
1. Kamu yararı kararı alınması
Kamulaştırmanın başlaması için ön koşul budur. Projenin gerçekten toplumun genel çıkarına hizmet ettiğinin idarece tespit edilmesi gerekir. Ancak tartışma burada başlar: Kamu yararı neye göre tanımlanır? Bir otoyol için yüzlerce dönüm tarım arazisini kaybetmek gerçekten kamu yararı mı, yoksa başka çıkarların örtüsü mü?
2. Kamulaştırma kararı ve idari onay
İlgili kamu kurumu, kamulaştırma yapma yetkisini kullanır ve gerekli onayları alır. Bu aşama teknik gibi görünse de aslında büyük güç içerir. Çünkü bu karar, mülkiyet hakkının sınırlarını çizer. Onayın kolay verilmesi, vatandaş için “devlet beni dinlemedi” hissi yaratabilir.
3. Taşınmazın tespiti ve tapu araştırması
Kamu idaresi taşınmazın konumunu, maliklerini, mevcut kayıtlarını ve üzerindeki hakları inceler. Bu adımda hatalar yapılırsa, süreç baştan sakatlanır. Erkekler için bu bir teknik analizdir; kadınlar içinse “evimin kimliğinin okunmasıdır.”
4. Bedel tespiti ve uzlaşma görüşmeleri
Kamulaştırmanın en tartışmalı ayağı burasıdır. İdare ile malik uzlaşmaya çalışır. Değer düşük tespit edilirse dava kaçınılmaz olur. Burada şu soruyu sormak gerekir: Mülkün gerçek değeri mi ödeniyor, yoksa “kamunun bütçesi” üzerinden mi hesap yapılıyor?
5. Dava açılması (uzlaşma sağlanamazsa)
Malik teklifi kabul etmezse idare mahkemeye başvurur. Mahkeme, bilirkişi raporlarıyla değeri belirler. Erkekler bu aşamayı “hak arama mekanizması” olarak görürken, kadınlar için bu “belirsizliğin en yoğun yaşandığı dönemdir.”
6. Mahkeme kararı ve tescil
Mahkeme bedeli belirler ve taşınmazın idare adına tesciline hükmeder. Bu karar kesinleştiğinde mülkiyet artık devlete geçer. Burada hukuk tamam der; ama mülk sahipleri için bu an, “elveda” demektir.
7. Ödeme ve tapu devri
Son aşama, belirlenen bedelin malike ödenmesi ve taşınmazın resmen devredilmesidir. Ancak ödeme bazen aylar, hatta yıllar sürebilir. Toplumun önemli bir kısmı için bu adım, “yeni bir başlangıç” değil, “kaybedilenin maddi telafisi” olarak kalır.
Farklı bakışların ortak noktası: Adalet arayışı
Erkeklerin nesnel yaklaşımı, süreçlerin düzenli ve hukuka uygun işlemesini ister. Kadınların duygusal yaklaşımı ise adaletin sadece kağıtta değil, hayatta da hissedilmesini savunur. Gerçek çözüm, bu iki bakışın buluşmasındadır: Hem teknik olarak eksiksiz bir süreç yürütmek hem de insan hikâyelerini görmezden gelmemek.
Provokatif sorular: Gerçekten adil mi?
- Kamu yararı gerekçesiyle alınan bir karar, kişisel trajedileri meşrulaştırır mı?
- Bedel tespiti piyasa değerine yakınsa adalet sağlanmış sayılır mı, yoksa hatıralar da fiyatlanmalı mı?
- Bir proje yüz binlerin hayatını kolaylaştırırken bin kişinin evini yıkıyorsa, bu dengeli midir?
Sonuç: Yedi madde bir liste değil, bir toplumsal sözleşmedir
“Kamulaştırmanın 7 maddesi” dendiğinde çoğu kişi bunu bir prosedür dizisi olarak görür. Oysa bu maddeler, devletin gücü ile bireyin hakkı arasındaki en hassas dengeyi kurar. Evet, her biri hukuki bir adımdır; ama aynı zamanda birer toplumsal sözleşme maddesidir. Gerçek adalet, bu yedi maddeyi sadece uygulamakla değil, her adımda insan onurunu koruyarak hayata geçirmekle mümkündür.